Çalışırken bir çoğumuzun yanıldığı bir nokta var; oda sadece emeğimizin karşılığını alıyoruz yanılgısı. Halbuki bizler çalıştığımız yere zamanımızıda satıyoruz. İşlerin az olduğu bir gün, az para alacağınızı öğrendiğinizde neden sinirlerimiz bozuluyor. Çünkü o gün boş boş dükkanda oturmak yerine bambaşka şeyler yapabilirdiniz. Ama hayır! Bir yere gidemezsin, her an müşteri gelebilir her an işler patlayabilir. İşler yoğunlaştığında fazladan para vermeyi akıl etmeyen patron, işler kötüye gidince maaştan kesmeyi biliyor. İtiraz etseniz, edemezsiniz böyle bir yerde çalışıyorsanız muhtemelen zaten çok zor durumdasınız.
İşler azaldıkça, patronun artan öfkesine, hiç gereği olmayan işleri size yüklemeye başlamasına tahammül etmek zorunda kalıyorsunuz. Kötü gidişatın tüm öfkesini bizlerden çıkartıyorlar. Halbuki bizim yapacağımız iş belliyken neredeyse kapıdan içeri müşteri çağırmıyoruz diye azar yiyecek noktaya geliyoruz. Azalan işler bir yandan sizide korkutuyor, her an kapının önünü gösterebilirler çünkü. Çektiğiniz zorluklara birde kaygı ekleniyor, sonra, “Bugün neyin var hayatım diyen bir eş ya da okuldan şunu şunu istediler diyen bir çocuk.” Hani yaşadığınıza yaşayacağınıza pişman ediyor hayat sizi.
Ne ara bu noktaya geldiğinizi, neden sizden kat kat ahmak insanların emrinde çalıştığınızı sorguluyorsunuz. Sizi siz yapan her şeyden taviz vermeye, kaldıysada bir miktarlık gururunuza tutunuyorsunuz. Dükkanı yakıp gitme hayalleri sizi büyülüyor. Patronun ne anası kalıyor ne avradı ama hepsi içinizden. Korkuyorsunuz, yumruğu çakıp gitmek kolay peki ya sonrası? Tekrar iş aramaya, yine aşırı tutumlu günlere dönmeye, toplumun etiketlerine katlanabilecekmisiniz?
Bir yerde ne kadar çok kalırsak oradan uzaklaşabilme ihtimalimizde azalıyor. “Ben bu işe 20 senemi verdim diyor adam.” 20 senelik alışkanlık, nasıl terkedilir ki? Ne yapılır nereye gidilir? Elinizden gelen tek bir iş vardır ve onunda sonu gelmiştir, peki ya sonra. Ulan keşke ufak ufak başka alanlardada kendimi geliştirseydim demeyecek misiniz? Diyecekseniz madem neden bugünden başlamıyorsunuz? 100 yıldır dünyanın sonu gelecek sözde. Ee ama hala buradayız. Eee madem yaşayalım anasını sattığımın hayatını. Bir şeyleri değiştirmek için illaki walter white gibi kanser olduğumuzu mu öğrenmeyi bekliyoruz?
Şehrin azizleri filminde geçen şu replikle sonlandırayım.
– Dünyayı değiştiren sadece yapanlardır, yaparken bizide değiştirirler, siz yerinizden kalkıp bir şeyler yapıyor musunuz yoksa sadece konuşuyor musunuz? İnanın bana yapılanlar dışında ki her şey kahve dedikodusundan başka bir şey değil. –
Pisirikworker sevgiler diler.

“Dün akıllıydım dünyayı değiştirmek istedi. Bu gün bilgeyim kendimi değiştirdim” MEVLANA . Bu düzen böyle gider hep böyle gelmiş diyeceğimize kendimizi değiştirince dünyanın da değişeceğine düzenin yıkılacağına inanıyorum.
BeğenBeğen